İslam düşünürleri ve alimleri arasında ayrıcalıklı bir yeri olan Muhiddin Arabi, geçmiş ve gelecek hakkında verdiği bilgilerle de kendisinden söz ettirmiştir. Geçmiş ve gelecekle ilgili bilgilerin de yer aldığı 500'den fazla eseri bulunmaktadır. Önemli eserlerinden biri olan "Fütuhatı Mekiyye"de ruhlarla görüşülebildiğini açıklar. Ruhlarla görüşmesinin nasıl olduğunu da üç maddeyle özetler:
l- Rüya yoluyla, 2- Onların ruhaniyetlerini davet edip görüşerek, 3- Bedenimden ruhumu ayırıp, onların yanına giderek.
"Tabutüs Sekine" adlı eserinde ise şöyle der: Allahü Teala bana öyle nimetler ihsan etti, bildirdi ki, istesem kıyamete kadar gelecek tüm velileri, kutubları, isim ve nesebleri, olayları bildirebilirim. Fakat bazıları inkar ederler de manevi kazançlarından kaybederler diye korkuyorum.
Ancak yine de gelecek ile ilgili bazı olayları kitaplarında bildirmiştir. Hatta Nostradamus'un Muhittin Arabi'nin bu kehanetlerinden alıntılar yaptığı da bazı araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir. Yaşamı sırasında yoğun eleştirilere maruz kalan Muhiddin Arabi vefatından kısa bir süre önce şöyle bir kehanette bulunmuştu: Sin, Şın'a gelince, Muhiddin'in kabri ortaya çıkar. Sizin taptığınız, benim ayaklarımın altındadır. Bu sözleri dinleyenler hiç bir şey anlamadılar. Bu sözlerden kısa bir süre sonra 78 yaşında Şam'da vefat etti...
Ona düşman olanlar, mezarının üzerini çöplerle doldurdular. Aradan yıllar geçti. Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han Şam'a geldi. Kabrini buldurup üzerindeki çöplerden temizletti. Üzerine bir türbe yaptırdı. Muhiddin Arabi'nin ölmeden önce sizin taptığınız benim ayağımın altındadır dediği yeri kazdırdı. Kazılan yerden l küp altın çıktı. Böylelikle Muhiddin Arabi'nin "siz Allahü Teala'ya değil de paraya tapıyorsunuz" dediği anlaşıldı. "Sin, Şın'a gelince" sözünün de ne anlama geldiği böylelikle ortaya çıkmış oluyordu. Muhiddin Arabi Arapça olarak Sin harfiyle Selim'i; Sın harfiyle ise Şam'ı ifade etmişti. Kehanetinin tüm ayrıntıları böylelikle ortaya çıkmış oluyordu...